Hacamatın Faydaları Nelerdir? Faydalarını Okuyunca İnanamayacaksınız.
Hacamatın faydalarının neler olduğunu öğrenmeden önce mutlaka bilinmesi gereken gerçekler vardır. Bunlar öyle gerçeklerdir ki eğer okumadan hacamatın faydalarının ne olduğunu bilsek dahi sırrından eksik kalırız.
Peygamberimiz Muhammed S.A.V. der ki, tüm bilimler vahiyler ile Levh-i Mahfuzda toplanmıştır. Levh-i Mahfuz ise Peygambere gönderilen kitapta (Kur’an-ı Kerim) toplanmıştır. Kitapta olan ve Peygamberlerimize bildirilen tüm bilgiler Kur’an’da toplanmıştır. Kur’an’da mevcut tüm bilgiler ise Fatiha Suresi’nde toplanmıştır. Fatiha Suresindeki tüm bilgiler Bismillahirrahmanirrahim بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم ‘de toplanmıştır.
Bismillahirrahmanirrahim’deki tüm bilgiler ise onun ilk harfi olan B’de toplanmıştır. B’de bulunan tüm ilim ve bilgiler ise B harfinin altında bulunan nokta da toplanmıştır. Eğer siz dünyanın holografik paradigmasına dikkat ettiyseniz kuantum fiziği de aynı şeyden bahseder. Dünya muazzam büyüklükte bir hologramdır. Bir nesneyi alıp -ne olduğunun hiçbir ehemmiyeti yok- kainat, yer küresi ya da canlı bir şey örneğin bir gül. Onun holografik portresini iki eşit parçaya ayırırsak o yarıların her birinde nesnelerin tamamının aksini görürsünüz. Mesela gül’ün holografik portresini ikiye bölersek onun her bir yarısında da gül tam olarak akseder. Eğer biz onu dörde veya sonsuz parçaya bölersek bu parçaların her birinde aynı resim aynı bilgi mevcudiyetini korumaya devam eder. Nesnenin en küçük zerresinde dahi aynı bilgiyi görebilirsiniz. İnsan vücudu da aynı düzende tasarlanmıştır. İnsan organizminin de holografik yapısı mevcut. Bedenin her bir bölümünde ve her bir hücresinde o insanla ilgili tüm bilgiler mevcuttur. Kainatın oluşumuyla ilgili tüm bilgiler ise Kur’an’da toplanmıştır. Hadisler kainatın holografik yapısını çok net bir şekilde ortaya koyar. Kainatın holografik yapısını anlatan Ayetlerde vardır.
Örneğin Hadid Suresinde Allahu teala der ki, bu dünya hayatı sadece tek nefeslik oyun gibidir. Dünyavi hayat aldatıcıdır, hakiki hayat ölümden sonra başlar. Birçok ayet ve birçok surede Allah c.c. aynı konuyu tekrar eder. İnsanı anlamaya ve fark etmeye çağırır. Bu dünya sadece tek nefeslik oyun ve seraptır. Muhammed S.A.V. insanlar öldüğünde uyanır derdi demek ki bu dünya sadece bir düşten ibaret. Bunu kavramak imkansız bunu tasavvur etmek çok zor çünkü insan her fikri ben aklımla düşünür aklımla şekillendiririm diye zanneder. Burada yaratırım kelimesini kullanmak istemiyorum çünkü islamda sadece Allah yaratmaya kadirdir. İnsan beyni sadece kabul eden holografik bir organdır. Beyin belirli bir fikri, bilgiyi, haberi kabul eden bir alıcıdır o kadar. Muhammed S.A.V. kimi kalbiyle kimisi beyniyle meleklerden veya şeytandan bilgi alır diye buyururdu.
Eğer kalp temiz ise bilgi meleklerden eğer kalp sağlam değil ise bilgi şeytandan gelir. Eğer insan alim ise bilgi beyne gelir yani bilginin gelebileceği iki yer vardır akıl ve kalp. Eğer bilgi beyne geldiyse bu bilgi mutlaka kalpten geçmeli sadece o zaman bu bilgi gerçek bilgi niteliğini kazanır. Eğer o bilgi kalbe gelir ise mutlaka beyinden de geçmeli sadece o zaman o bilgi akıl ile anlaşılmış olur ve gerçek ilim sayılır. Bilginin akıldan kalbe, kalpten akıla geçebilmesi içinde ikisi arasında sağlam bir köprünün olması gerekir. İşte bu köprü tiroid bezlerimizdir. Dikkat edin bugünlerde birçok insanın tiroid beziyle ilgili sorunu vardır. Cerrahlar bu bezleri insan vücudundan kesip atıyorlar.
Bu uygulamanın insanların beynindeki bilginin kalbe ulaşmasını engellemek ve bu köprüyü yok etmek için özellikle tasarlanmış olduğunu düşünüyorum. Eğer bir bilgi insanın sadece beynine gelip kalbine geçmez ise bu insan zalime dönüşür. Eğer bilgi kalbe gelip beyne ulaşmazsa insan deli gibi haraket eder bağıran çağıran kendini yerden yere atan ve inançlı gibi davranan histerik insanlar bu taifedendir. Ben Aidin Salih, tüm bunları İslam dini vasıtasıyla öğrendim. Böyleyken neden insanları tedavi için başka kaynak arayayım ki? Malesef biz gerektiği kadar hacamattan faydalanamıyoruz. Hadislerde hacamat ile ilgili birçok bilgi var. Muhammed S.A.V. hacamat hakkında ilk haberi Cebrail Aleyhisselam’dan almıştır. Muhammed S.A.V. şöyle tavsiye almıştır, ümmetine hacamat yaptırmayı emret! Ben işte bu gibi hadisleri okuduktan sonra Hacamatın ne denli önemli bir tedavi şekli olduğunu anladım. Daha sonraları biz hacamat uygulamasına başladıktan sonra, tabiki İbn-i Sina gibi birçok aliminde çalışmalarını araştırdık ve bilgi topladık.
Hacamatın faydalarının ne kadar mucizevi bir tedavi şeklinin olduğunu gördük ve anladık ki hacamatı görmeyen ve faydasını anlamayan bir şifakar hiçbir şeyi anlayamaz. Çünkü hacamat bedenden birçok atığı uzaklaştırabilecek nitelikte bir tedavi şeklidir. Almanya da bir hastama hacamat yaptık vücudundan beyaz yağ parçacıkları çıktı. Ona nasıl bir yağ tükettiğini sorduğumuzda ise sadece margarin kullandığını öğrendik. Bedeninden hiçbir yolla hatta ameliyatla dahi çıkarılamayacak bu zararlı yağ kütlelerini hacamat ile çıkarıp attık. Anadoludan kanser teşhisi konmuş bir hasta gelmişti, durumu oldukça ağırdı. Sadece iki oğlunun yardımıyla haraket edebiliyordu. Babalarını tam manasıyla taşıyarak getirmişlerdi. Kendi durumunu tarif edecek durumda dahi değildi. Dilini kıpırdatamıyor, hareketleri yavaş ve cansızdı. Onu derhal Hacamat ve Sülük uygulamasına yolladım. Hacamat yapıldı daha sonra hasta tekrar ve tekrar hacamat yapılması için rica etti. Vücudundan kapkara kötü kokulu birikintiler çıktı.
Hacamatın yapıldığı oda ve bulunduğu koridor kimyasal bir kokuyla doldu. Bu adam hacamat sonrasında ayağa kalkarak oğullarıyla birlikte evine döndü. Sonra birkaç kez teşekkür için geri geldi. Ve bu sadece bir hacamattı sadece bir başlangıç. İleriki zamanda bu hasta tüm tedavi aşamalarından da geçti. Bir beyefendi bizi aradı ve eşine yardım etmemizi rica etti. Eşinin dizlerinin üzerine düştüğünü ve o kazadan sonrada dizlerini bükemediğini yürüyemediğini anlattı. Onu hacamat ustasına yönlendirdik hacamat ustasının anlattığına göre hacamatın yapıldığı bölgelere takılan kupalar gazla dolmuş bir tanesi çatlamış ve bir kaçı yerinden fırlayarak düşmüştü. Bu durum yedi kez tekrar etmiş her seferinde kupalar gazla dolarak yerinden fırlamış. Hacamat uygulamasının sonunda ise kadın ayağa kalkıp evine yürüyerek gitmişti. Hacamat işte böyle bir mucizedir. Modern tıbbın esas sorunu onun tamamen bir yalan üzerine kurulmuş olmasıdır.
Hastalıklar ile ilgili hiçbir bilgi ve anlayış yok. İslamda hastalıklar hakkında ne denilmiştir; hastalıklar hazmın bozulmasıyla hasıl olur. Hazmın bozulmasıyla ortaya çok fazla metabolik atık çıkar. Bu metabolik atıklar damarları tıkar dokularda birikir. Atıklar organlarda birike birike sonunda organların hastalanmasına yol açar. Örneğin atıklar yumuşak dokuda biriktiğinde yumuşak doku romatizması gelişir. Böbrekte toplanırsa böbrek, karaciğerde toplanırsa karaciğer hastalıkları oluşur. Bir gün yanıma ankilozan spondilit olmuş bir hasta geldi. Bana hastaneden kaçarak geldiğini anlattı. Her altı ayda bir hastanede tedavi gördüğünü ancak durumunda hiçbir düzelme olmadığını ve sonunda doktorunun metotreksat tedavisini önerdiğini anlattı.
Bu önerinin nasıl bir ilaç olduğunu sorduğumda ise ağrıyı tamamen ortadan kaldıran bir ilaç olduğunu anlattı. Doktoru bu tedaviyi kullanmayı ve hastaneden çıkmayı önermişti ona. Ancak bu ilacın bazı yan etkileri vardı bunlardan biri de lösemi hastalığıydı. Hasta, doktor bey peki lösemi olursam ne yaparız diye sormuş. Doktorun cevabı, olursan da o hastalığı tedavi ederiz olur biter demiş. Verilen cevap bu sanki ankilozan spondilit tedavi edildi de lösemiye sıra geldi absürt değil mi. Ya da kliniklerde yapılan ameliyatları ele alalım mesela safra kesesi ameliyatı. Türkiye’ye ilk geldiğimde çok meşhur bir cerrahla buluşmuştum. Ameliyatla aldığınız safra kesesini ne yapıyorsunuz diye sorduğumda kesip çıkarıyor ve çöpe atıyoruz demişti. E ben size ameliyat gerek olmadan temizlemeyi öğreteyim dediğimde ise yok yok gerek yok onu temizlersek nasıl para kazanırız cevabı almıştım. Anlattığım o hastanın böbreklerinde yüksek miktarda dioksin olduğunu saptadım.
Dioksin son derece zehirli ve toksit bir maddedir. Tabi böbreğinde dioksin bulunuyorsa o hastanın böbrek yetmezliği olmalı ve böbrek yetmezliği olan insanlar çok fazla terlerler. Hastaya bu konuyu sorduğumda o kadar çok terlerdim ki eskiden geceleri iki kez çarşaf değiştirmek zorunda kalırdım dedi. E sonra ne oldu diye sorduğumda doktora gittim o da bana bir ilaç yazdı ve terlemem durdu dedi. Hastaya ondan sonra hiç terlemediniz mi veya sedef ya da egzamanız oldu mu diye sorduğumda yok terlemedim ama evet sedef hastalığına yakalandım ve kortizon tedavisiyle iyileştim dedi. Burda olay şu: Böbreği zayıf olan insanlarda metabolik atıklar terleme yoluyla dışarı atılır. Eğer terlemeyi keserseniz imul sistemi başka bir yol aramaya başlar. Hastamızda terleme yolu kapanınca metabolik atıklar dokularda birikmeye başlamış ve bu sedef hastalığına yol açmış.
O yolda kapatılınca metabolik atıklar eklemlerde birikmiş ve ortaya ankilozan spondilit çıkmış. Ben kuantum fiziğinin söylediklerini söylüyorum. Ona göre 21. yüzyılda hangi kazanımlar elde edildiyse bugün onların hepsi reddediliyor. Einstein kanunu dahil tüm kanunlar reddediliyor. Mekanik fiziğin tüm kanunları bugün mağlup olmuş durumda. Onlar namevcut çünkü onlar sadece maddi alemde var. Peki maddi alem nedir? Kör doğduğunuzu farzedin, o halde alemin çeyreğinin ne olduğunu bilmiyorsunuz demektir. Siz alemi sadece duyabilir, koklayabilir, tadabilir ve elinizle dokunarak hissedebilirsiniz. Şimdi gözünüzün kör ve kulağınızın da sağır olduğunu tasavvur edin. Geriye ne kaldı? Sadece tat alma, koku ve dokunma duyusu. Peki ya tat alma, koku ve dokunma duyunuz da yok olursa o zaman siz ne yaparsınız? Hiçbir şey göremez, hiçbir şey duyamaz, dokunamaz, koklayamaz, tadamazsınız. Durduğunuz zemini dahi hissedemezsiniz.
Mekanı zamanı bilemezsiniz. Yani siz yoksunuz. Kur’anda Allah’u Teala şöyle buyurur çokça da tekrar eder bunu: “Ben size duyma, görme ve hissetme duyularını bağışlayanım.” Demek istediğim hakiki ilmin bulunduğu yegane menba Kur’an’dır. Bunu sadece kara cahiller reddedebilir. İslam bir hayat tarzıdır. Çünkü tedavi başlar ve biter. Hayat tarzı ise ölüme kadar devam eder. Sonra bu sıradan bir tedavi şekli değil sizi anlattığım gibi insan dediğin şey duyma, görme, hissetmeden ibaret bir canlıdır. Tertip şöyledir, duyma görme ve hissetme. Neden önce duymanın geldiğini İslam ve Kur’an’ı bilenler anlarlar. Günümüzde Kibernetik tıpta bu tertibi esas alarak kurulmuştur. Bu çok ciddi ve ilginç bir konudur buna ruhani simülasyon denir. Beyin her insanda farklı dalgalarla çalışır. Bu dalgalar alfa, beta, teta ve delta’dır. İnsan beyninin hangi dalgada çalışacağı o insanın şahsiyetine, onun bilgi seviyesine, hangi derecede fikir yürütebildiğine ve hangi derecede aldığı bilgiyle düşünce şekillendirdiğine bağlı olarak belli olur. Teta dalgasında insan tüm geçmişini görebilir yani ecdadı Adem Aleyhisselam yaratıldıktan sonra gözünü açıp aksırdığı ve elhamdülillah dediği ana kadar kendisini hatırlayabilir.
Böylece o kendi DNA’sını genlerinin yerleşim şeklini değiştirebilir. DNA’nın arşivinde bulunan kısımları açabilirim. Günümüzde tüm dünyada daha çok İslam ülkelerinde bilhassa Türkiye’de teta şifası çok yaygınlaştı. Burada özel olarak geliştiren ses ile beyindeki teta elektromanyetik alan açılır ve insan onun içine sokulur. Bu yasak bir tedavi şeklidir. Tasavvur edin uyuşturucu madde kullananlarda Alfa veya Teta alanına girerler. Neden onlar o uyuşturucudan vazgeçemezler çünkü uyuşturucuya alışmış biri bir nevi cennetimsi ortamda yaşar. Onlar elektromanyetik dalga sayesinde cennet ortamına düşerler. İşte bu yüzden uyuşturucudan vazgeçemezler ve sonuçta tamamen şahsiyetlerini kaybederler. Bu yasaklanmış bir giriştir. Tıpkı cennete gizlice girmeye çalışmak gibidir. Bu yasaklı bir yol ve elbette ağır bir cezası vardır. Bizim tedavi şeklimiz ise çok sade, basit ve bedavadır.
Hacamat Nedir?
Hаcаmаt, İѕlam ülkelerinde Peygamber efendimizin ѕünneti оlduğu için çok yaygındır. Ek olarak Çin’den Almаnyа’yа; Mаlеzyа’dаn Kanada ve Avustralya’ya kadar tüm dünyada kullanılan natіf bіr tedavi yöntemіdіr. Pеygambеrimiz S.A.V’іn sağlıkla іlgіlі tavsіyelerіnden vе bizzat tatbіk ettiği sünnetlerindendir. Haсamat, sеbеbi belli bir hаstаlığın tеdavisi olmaktan ziyade, kan fаzlаlığının, vücutta mеydana getirdiği rahatѕızlıkları gidеrmеk іçіn kullanılan bir tеdavi usulüdür. Hacamat’la alınan kan temiz kаn dеğil, kirli, kоуu, pıhtılaşmış, derinin аltındаki uyuşuk kandır. Bu kan, dаmаrdаn değіl deriden аlınır. Haсamat’la рıhtılaşmış koyu kan alınınca, vüсuttakі kаnın akışkanlık özelliği artar ve dolaşımı kоlaylaşır. Derі hafifçе bіr neşter ile çіzіlіr ve üzеrinе ağzı geniş bir cam kavanoz kараtılаrаk emici gücün etkisi oluşturulur ve kіrlі kаn vücuttаn çıkarılır. Bu yöntеm, vücudun dеğişik yerlerіne uygulanmakta ve hasta organa yakın bölgeler özеlliklе tercih edilmektedir. Bu yazımızda hacamatla ilgili tüm merak ettiklerinizi öğreneceksiniz lütfen sabırla okuyun. Türkiye’de bu tedavi yöntеmi Sağlık Bakanlığı tarafından tаnınmаdığı için mааlesef yeterli olmaуan kişiler tarafınсa sağlıksız ortamlarda уapılıуor.Haсamat deriden ufаk еnsizyonlardan vakum yolu іle kan alınmasıdır.
Eskі Mısırlılara dауаndırılаn kadіm tıp şekillerinden birisi olаn hаcаmаtın bir çok rahatsızlığa iуi geldiği de söylеnmеktеdir. 5000 yıl önсesine dayanan bir çeşit akupunktur уöntemi olan haсamat, derinin bir neşter yardımıyla çizilip ağzı gеniş bir bаrdаk, kavanoz veyа şişe ile oluşturulan еmmе gücüуle kanın çеkilmеsi şeklinde уapılır. Geleneksel olarak Ağrı, sızı veya hastalık оlan orgаnа уаkın yеrlеrе yapılır. Haсamatın bir çok hаstаlığа iyi geldiği söylеnmеktеdir.
Hacamatla Tedavi Nasıl Uygulanır?
Önce, bardak vb. Dеn oluşan kupa kаn alınaсak yere vuruluуor, orayı havasız bırakıp uyuşturuluyor. Aynı уeri neşterle et ile derі arasını 2 veyа 3 milim çiziliуor. Sonra kupayı neşterlenen yere yeniden vuruluyоr. Kılcal damarlardan kan gelmeye başlıyor. Bu genellikle üç kez tekrarlanıуor. Tedаvi 20-25 dakika sürüyor. Avеraj 300-350 grаm kаdаr kan çıkarılıуor.
Hacamatın Faydaları Nelerdir?
Hacamat çok basit bir tekniktir. Mekanik olarak tüm metabolik atıkları anında bedeninden uzaklaştırır. Kan dolaşımı düzelir ve insan hemen o anda rahatlama hisseder. İnsanın bakışı, anlaması ve duyusu anında değişir. Tat alma duyusu gelişir. Dokunma, koku alma duyusu keskinleşir. Hacamat olmuş kişi olmamış birine göre çok daha keskin koku almaya başlar. Aynı zamanda açken yapılırsa da bu çok daha belirgin bir hızla gelişir. 3 gün arka arkaya aç karnına hacamat yaptıran biri günümüzde kullanılan parfümlerin kokularına tahammül edemez. Çünkü anında onların ne kadar çirkin olduğunu anlar. Eğer parfüm muhteviyatını bilseniz neden bu kokulardan uzak durmak gerektiğini anlarsınız.
Hacamatın Madde Madde Faydaları:
Kanser, Cilt hastalıkları, Sedef hastalığı, Kısırlık, Süreklilik arz eden kronikleşmiş birçok hastalıklar, Migren, Romatizma, Mide, Bağırsak rahatsızlıkları, Karaciğer yetersizliği, Zihinsel ve ruhsal birçok hastalıklarda, Böbrek hastalıklarında kan vermenin faydaları belirgindir.
Kafadan hacamat yaptırmanın faydaları;
Delilik, cüzzam, Gece körlüğü, Alaca, Baş ağrısı, Diş, Göz,
Kulak gibi hastalıklara ve daha birçok hastalığa şifadır. 3 gün arka arkaya aç karnına hacamat yaptıranlar yemeğin gerçek tadını anlamaya başlar. Katkılı yiyecekleri yiyemezler o tat onlara iğrenç gelir. Bu kendiliğinden oluşur ağızlarına alsalar bile yutamazlar herşeyleri değişir ve bu değişimle beraber insan manen de yükselir. Çünkü katkılı yiyecekleri yemeyen insan haramdan da uzak durmuş olur. Peki haram nedir? Haram işte bu yasak edilen şeylerdir. Yasaklanan şeyler ise sağlığımıza zararlı olan şeylerdir. Bunlar bizim Allah’a yaklaşmak için aradığımız yolda birer engeldir. Ancak sağlığımız iyi olursa kainattan gelen sonsuz bilginin içinden meleklerden geleni ayrıt edebilir ve onu seçebilir güce erişiriz. İtikatlı bir insanın kendi sağlığıyla ilgili konularda lakayt olmaya hakkı yoktur. İtikatlı insan sağlık için yoga bile yapamaz çünkü bu da sizi budizme götürür.
Elbette yoganın birçok hareketini yaparak sağlığımız için kullanabiliriz ancak tam bir sistem olarak kullanmak uygun değildir. Çünkü her bir sistemin derin mana taşıyan sembolleri vardır. Örneğin birinin gömleğinde bir sembol vardır o kimse farkında bile değildir ama kainat bunun farkında. Bu kimse üzerinde bulunan o sembolle aslında kendinin kimliğini, kime bağlı olduğunu tüm kainata ilan eder. Otomatik olarak o sembolün sahiplerine katılır. Hayatımızda önemsiz hiçbir şey yoktur her şey son derece ciddi ve önemlidir.